Haftalık özet serisinin bu haftaki gündemi epey yoğun. Bu seriyi düzenli hale getirmek amaçlı günlük kısa notlar almaya başlamıştım. Daha doğrusu başlıklar olarak not ediyorum ki pazar günü geldiğinde bu haftanın olayları neydi diye boş boş ekrana bakmayayım. Köşe yazısı tadında elimden geldiğince geliştirmeye çalışacağım yazıları. Gelelim bu haftaya.
Kayseri olayları, sığınmacı mevzusu, Suriye olayları
Kayseri’de yaşanan ve tasvir ederken ağzımı bozmadan duramayacağım bir olay yüzünden halk isyan etti. Konu sığınmacı, mülteci, kaçak adına ne dersen yüzünden değil aslında. Biraz bardağın taşması durumu oldu. Statüsünün ne olduğundan ziyade ülkede yaşananların başlangıcından itibaren bir liyakatsizlik, bir iş bilmezlik, tedbirsizlik olduğunun herkes farkında. Kimisi direkt, kimisi dolaylı yoldan yaşananlara tepki gösteriyor. Tabi bu tepkilerden oy devşirmeye çalışan, karışıklık çıkarmaya çalışan, konuyu farklı yerlere çekmeye çalışan fırsatçılar da oluyor. Her zaman olmuştur. Bunlara fırsat vermemek gerekiyor fakat çok da mümkün görünmüyor. En azından kısa vadede. Çünkü Kayseri’de yaşananlardan sonra halk sokağa çıkarak tepki gösterdi. Bazı istenmeyen görüntüler de meydana çıktı tabi. Bu tepkiler devam ederken de Suriye’de Türk bayrağına saldırılarla başlayan gerginlikler baş gösterdi. Ortada bir provakasyon olduğu belliydi çünkü Suriye tarafından yapılan açıklamalarda Türkiye’ye yönelik saldırıları kınadıklarını gördük. Sadırıyı yapanların da kimler olduğu aşağı yukarı belli. Suriye ile Türkiye’nin görüşme konusu başladığından beri bazı gruplarda tepkiler aşırı artmış durumda. Kayseri bahane oldu sadece. Partilerin siyaset ile konuyu halledeceği açık. Bu konuda yorum yapmaktan ziyade tarihe not olsun diye yazmak istedim. Herkes gibi ben de bazı yaşananları unutabiliyorum. İleride yaşananları anlayabilmek adına ufak bir not olsun diye haftalık özete ekledim. Net düşüncelerimi ya da analizlerimi detaylandırmaya da gerek duymuyorum çünkü bu sitede siyasi bir şeyler yazmayı pek düşünmüyorum.
Türkiye Avusturya maçı
Avrupa şampiyonasında ilerleyişimiz sürüyor. Avusturya beklenmedik bir şekilde Fransa ve Hollanda’nın önünde grubu 1. bitirdi. Disiplinli bir futbol oynayan Avusturya ile karşılaşmadan önce kimse Türkiye’yi favori göstermiyordu. Lakin dakika 1de gelen gol her şeyi değiştirdi. Genç bir kadroya sahip olan takımımız önceki yıllardan farklı olarak topa değil adama bakarak güzel pozisyon alarak alan genişliğini güzel kullanarak oynuyor futbolu. Güzel bir oyunla 2-1 kazanıp çeyrek finale çıkmasını bildik. Maçta galibiyet dışında Merih Demiral’ın hareketi de konuşuldu ama ona birazdan ayrıca gireceğim.
Merih Demiral Bozkurt Hareketi
Bozkurt hareketi Türk milliyetçiliğini ve Türkçülüğü sembolize eden bir el hareketidir. Türk mitolojisinden anlam taşıyan bu sembol siyasi görüş temsil etmeksizin tarih boyunca Türk halkları tarafından kullanılmıştır. Tabi konuyu partinin hareketine bağlayıp konuyu başka değerlendirenler de oldu. Merih açıklamasında Türklükten açıkça ve net bir şekilde bahsetti. Konu UEFA’ya Alman içişleri başkanı tarafından şikayetle taşındığında Türk milli takımı olarak oyuncumuzu korumak ve kollamak yerine yine kendi vatandaşlarımızdan Merih’e saldıranlar oldu. Asıl saldırılması gereken yer UEFA idi. Zira çirkin bir hareket yapan Bellingham’a ufak bir para cezası ile ertelenmiş 1 maç ceza veren UEFA, Merih’e anında siyasi baskılarla 2 maç ceza verdi. UEFA’daki gücümüzü de kaybetmiş olacağız ki ne oradaki yetkilimiz ne de TFF gerekeni yapamadı. Ne TFF başkanı ne de milli takım sorumlumuz (bizim ona ihtiyacımızın onun bize olan ihtiyacından daha çok olan kişi) bir açıklama yapamadı. Aslında bu hareket durduk yere birçok kişinin bozkurt hareketine sarılmasına, hareketin tarihin akışındaki yerini öğrenmesine ve yine her dönem olduğu gibi milli takım etrafında birleşmeye sebep oldu. Abuk subuk yorum yapanları takmıyorum bile. X’te Hollanda taraftarlarında bile hareketi yaparken gördüm. Konu muhtemelen unutulup gidecek. Unutmayanları da zamanla alacağı aksiyonu göreceğiz.
Türkiye Hollanda maçı
Hollanda baskısı ile başlayan maçta ilk golü bulduk ve ilk yarının büyük bir kısmını hakim geçirdik. İkinci yarıya Hollanda taktik değiştirerek başlayınca baskıyı hissettirdi. Bu dakikalarda geri çekilmeyi biraz abartınca ve gerekli değişiklikler de olmayınca iki adet gol yedik. Aslında baskılı ve doğru futbolu oynayan millilerimiz bu maçın son dakikalarında kaçırdığı gol de olmasa galip gelebileceğimiz bir maçtı. Kısa bir dönemde özellikle 70. dakika civarında gerekli değişikliklerle defansa yaslanmak yerine baskılı oyunumuzu devam ettirecek oyuncuları devreye soksaydık ben yeneceğimizi düşünüyordum. Yine de güzel bir oyun seyrettiren ekibimizi kutluyorum. Sadece Türkiye’de değil tüm dünyada beğeni ile karşılanan millilerin önü açık. Doğru taktik anlayışla ve gelişimle bir sonraki kupada ciddi bir ilerleme yaşayacağımız kesin. Bireysel olarak oldukça yetenekli, kabiliyetli, iyi yetişmiş ve üst seviye takımlarda oynayan (o zamana kadar bu sayı artacaktır) oyuncularımız tecrübelendikçe oyunlarını daha da geliştirip Türk milli takımına katkı seviyelerini artıracaklardır. Umudum yüksek.
Avrupa şampiyonası : Çeyrek Finaller
Çeyrek finaller sona erdi. Milli takımımıza üzülmemizin dışında bir üzüldüğüm nokta da Türkiye maçları dışında heyecanın olmaması. Yarı finallerden itibaren bir heyecan gelir mi bilmiyorum fakat bu zamana kadar çok heyecanlı maçtı diye aklımda kalan özel bir maç hatırlamıyorum. Futbol giderek daha sakin, paslı, garantici bir hal aldı. Eski heyecanlı hareketler, pozisyonlar, baskılar, gerginlikleri göremez olduk. Futbol uzun zaman önce bireysellikten çıkıp takım odağına girmişti. Fakat bu takım odağının sıkıcı bir garanticilik haline dönüşmesini de en kısa sürede engellemek gerekiyor. Zira futbol eğlenmemiz gereken bir spordur. Gözünüzü seveyim eğlendirin. Abuk subuk top oynamayın. Şampiyonanın geri kalanında sanırım İspanya’yı destekleyeceğim. En azından baskılı, heyecanlı futbol oynamaya çalışıyorlar.
Günlük Spor Hareketleri
Spora girmişken kişisel spor gündemimi de not etmem gerekiyor. Şu anda yaşadığım evin konumu itibari ile pek yürüyüş yapacak yer bulunmuyor. O işi de sitenin spor salonunda halletmeyi planlıyorum. Bir tomar aidat veriyoruz bir işe yarasın. Onun dışında da evdeki dambıl ile ve çeşitli vücut hareketleri ile spor yapmaya çalışıyorum. Bir disiplini yakalayabildiğim söylenemez fakat en azından başladım. Düzen de yavaş yavaş oturacaktır. Yıllardır hayalini kurduğum spartacus vücudunu bu sefer yapmakta kararlıyım. 2025 yazına bomba gibi gireceğim.
Canva’nın Kullanım Kolaylığı ve Bana Faydası
Genel konulardan alakasız fakat bu konuya da değinmeden geçemeyeceğim. Canva‘yı kullanmaya başladığımdan beri bazı paylaşımlarımın hızlanmasının dışında paylaşım sıklığımın da artmasına epey yardımcı oldu. Part X Network altındaki markalardan şimdilik Movie Part X ‘ e ağırlık veriyorum ve Canva bunda epey kolaylık sağlıyor. Hazır şablonları, hazır görsel ve grafikleri, kolay kullanımı sayesinde resmen mucize bir uygulama. Adobe üyeliğimi aşırı pahalı olması sebebiyle iptal ettikten sonra ufak endişelerim vardı fakat birkaç konu dışında pek sıkıntı yaşamadım. Umarım bir süre daha yaşamam çünkü şimdilik Adobe’a ayıracak ekstra ücreti Movie Part X reklamlarına harcıyorum.
Bu haftalık benden bu kadar. İlk defa hafta içerisinde başlıkları not alarak hafta sonuna girdim ve yazımı bu yönde ilerlettim. Bu sistem hoşuma gitti fakat muhtemelen başlıkların altlarını da ufak tefek doldursam daha iyi olacak. Geliştirerek devam edeceğim. Görüşmek üzere.
Bu arada bir sonraki haftanın yazılarından itibaren bazı öneriler ile yazıyı sonlandırmayı düşünüyorum. Şimdi aklıma geldi. Haftanın gündemi ile uyumlu olursa çok daha güzel olur fakat olmazsa da yapacak bir şey yok. Kitap önerileri yapacağım. Kitap önerilerini de amazon ya da hepsiburada linkleri ile toplayacağım ki belki belirli gelir kapısı olur.
No comments